-
bir çember çizilse merkezinde sen
kenarında ben
sen döndükçe beni görsen
ben döndükçe seni görsem
öyle bir an gelse ki; yarıçap sıfır olsa. -
...ah güzel ahmet abim benim
insan yaşadığı yere benzer
o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
suyunda yüzen balığa
toprağını iten çiçeğe
dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
konyanın beyaz
antebin kırmızı düzlüğüne benzer
göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
denize benzer ki dalgalıdır bakışları
evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
öylesine benzer ki
ve avlularına
(bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
ve sözlerine
(yani bir cep aynası alım-satımına belki)
ve bir gün birinin adres sormasına benzer
sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne....
(bkz: mendilimde kan sesleri - edip cansever) -
...gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk
hiçbir yere gitmiyor...
(bkz: manastırlı hilmi bey’e ikinci mektup - edip cansever) -
"...sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne de ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin..."
saman sarısı/ nazım hikmet ran
ve bir cevabı var;
(bkz: mutluluğun resmi - abidin dino) -
"aslında ben daha güzel ölürdüm
arka bahçede askercilik oynarken
tahta tüfeğimle toprağa uzanır
annemin sesiyle doğrulurdum hemen
-çabuk kalk üstün kirlenecek hınzır!
yerdeyim yine bak anneciğim
n'olur kızma adımı çağır..." -
"...kutsal kitaplarda
aramam boşuna
bir işaret
bilirim ki kuşların
silah sesinden
ürkmediği gün kopacak
kıyamet... "
sunay akın/ kedi kırıkları -
"büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana
kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken... "
sunay akın/ çekmece -
"başka havalar getir bana,
içinde biraz bahar olsun
biraz sen,
biraz da cumartesi..." turgut uyar -
"sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim." nazım hikmet -
"...hiçbirinizle dövüşemem
benim bir gizli bildiğim var
sizin alınız al inandım
morunuz mor inandım..."
(bkz: denge - turgut uyar)